Özyurt Köyü

Web Sitesine hoş geldiniz!

Ana Sayfa
YÖRÜK ÇADIRI

Karahacılı yörüklerinde kullanılan çadırın veya daha yaygın kullanılan adıyla kara çadırın yapılışı ve kullanımı ile ilgili derlenen bilgiler aşağıda verilmiştir. Karahacılı yörükleri çadır hayatını bırakalı çok olmuştur. 1950’li ve 1960’lı yıllarda yerleşik düzene geçişe paralel olarak giderek azalan çadır hayatı artık 2000’li yılların başında tamamen yaşamdan çıkmıştır. Kültürel veya nostalji olarak bile bir numune anlamında bir öreğini muhafaza etmek mümkün olamamıştır. Bu nedenle çadırla devam eden, yaşanan kültür de kesintiye uğramış ve günümüzde hatırlayan sayısı da oldukça azalmış veya unutulmuştur. Bu yazıdan amaç, çadır kültürüne ait unutulan bilgileri derleyerek, en azından hatırlanmasına ve yeni kuşaklara aktarılmasına katkı sağlamaktır.

Kara Çadırın Yapılışı

Göçebe yaşamanın en temel ihtiyaçlarından birisi kara çadır, konar göçer hayat yaşayan yörüklerin beraberinde veya sırtlarında taşıdığı evleridir. Keçi kılından yapılıyor olması nedeniyle kıl çadır, renginden dolayı kara çadır, yörükler tarafından yapılmış ve kullanılıyor olması nedeniyle yörük çadırı olarak da adlandırılmıştır. Kara keçi kılından yapılıyor olması nedeniyle kara çadır ismi çok yaygın kullanılan bir addır. Son yıllarda turistik ve bazı kurum ve kuruluşlar tarafından sosyal etkinlikler amacıyla yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Kara çadır, yaz-kış, her mevsim içinde barınmayı sağlayan, yazın serin, kışın soğuktan koruyan, kıl yapısından dolayı zararlı böcekleri-akrep-yılan gibi canlıları kendinden uzak tutan, bir-iki saat gibi kısa bir süre içinde yıkıp hayvanlara yükleyerek göç yolculuğuna hazır hale getirilebilen veya göç sonrası yeni bir yurt yerinde kurarak içinde yaşamı tekrar oluşturmaya imkân veren, hayvanlarla taşınabilir, pratik ve portatif bir yapıdır. Doğal afetlerden etkilenmeyen, etkilense bile kimsenin çadır altında kalarak yara bere alma riskinin bulunmadığı ve tamamen doğal malzemelerin kullanıldığı hafif bir yapı türüdür. Sadeliğin hâkim olduğu, zaruri ihtiyaç dışında hiçbir malzemenin bulunmadığı, lüks ve israf gibi kavramların içinde barınmadığı, acı ve sevincin kısaca her şeyin tek bir oda içinde paylaşıldığı yaşamın mekanıdır kara çadır. Kara keçi kılından yapılan çadıra kara çadır, kıl çadır veya çul çadır gibi adlandırmalar yapılır. Hatta gözenekli doğal dokuma yapısından dolayı halk değimiyle kara çadıra, “kırk pencereli konak” yakıştırması da yapılır. Özellikle yaz gecelerinde yıldızların ve ay ışığının huzmelerinin içeriye girdiği havadar bir mekânda uykunun da tadı bir başka olur. Elbette her nimetin bir de külfeti vardır, özellikle kış ve yağışlı havalarda cefasını çekmek, bu yaşama alışkın olmayanların pek dayanabileceği bir durum değildir. Her şeye rağmen zor günlerde işleri toparlayıp, çadır içerisinde ocağı tüttürerek bir bulgur pilavı ve yanında ayran veya yoğurt ile bir sofra kurulabildiyse mutlu olmamak için hiçbir sebep yoktur. Bundan sonra tüten ocağın etrafına kümelenerek, ıslanmış çarıkları ateşe karşı kurumaya bırakıp, kollarla ateşe karşı yukarı kırılan dizleri sarmalayıp, ateşe doğru uzatılan ayakların ısınması ile sıcak bir ocak başında yapılan derin sohbetlerin de tadına doyum olmaz.

Bir çadırın ana yapı elemanları ve yaşam için gerekli araç gereçler genelde standart olup ne bir fazla ne bir eksiktir; çadırın üst kısmı/kubbesi, çadır stili, dolama hasır veya kamış çit, çadır direkleri, ala keçe ve çul yer sergisi, giysi ve kuru gıdaların yer aldığı ala çuvallar, kilim, yatak-yorgan, heybe, tuz torbası, kazan, haranı, ırbık, kap-kacak, ekmek sacı ve sac ayağı gibi temel malzemelerden oluşur. Göç esnasında bu tür malzemelerin nasıl toplanacağı, hangi hayvana, hangi sırayla, nasıl yüklenip denk tutulacağı, sarılacağı, nereye nasıl asılacağı ve taşınacağı bellidir. Yine aynı şekilde bir sonraki yurt yerine gelindiğinde, çadırın kurulması da göç esnasında olduğu gibi aynı düzen içinde ve yerli yerine konur. Çünkü çadır yıkma, çadırı katlama, eşyaları toplama, hayvanlara yükleme, indirme, tekrar kurma ve düzenleme sürekli yapılan ve yıllar boyu tekrar eden bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Özellikle bir çadırı, devenin üzerinde her iki ucu eşit ağırlıkta sarkacak şekilde katlamak, bir maharet ve yılların tecrübesini gerektirir. Göçebelikte en ağır malzemeyi çadır oluşturur ve taşıyan hayvanın bir zarar görmemesi önemlidir. Bu anlamda çadırın ağırlığı, nasıl taşınacağı yani büyüklüğüne bağlı olarak kaç kanat ve direkli olacağı bellidir, bilinir.

Çadırın dokuma işi imece usulüyle, konu komşu, yakın çevre, kadın ve erkekler tarafından hep birlikte yardımlaşarak yapılır. Çadır ve çadır için kullanılan tüm malzemelerde keçi kılı kullanılır.

Kara Çadırın Dokunuşu

Kırkılan keçi kılının eğrilerek ip haline getirilebilmesi için önce yıkanır, kıl tarağından geçirilerek taranır-kabartılır, kirinden, çöpünden temizlenir, yani ilk aşama temizlik ve tarama işlemidir. Temizlenmiş ve taranarak kabartılan keçi kılı/yünü, kola takabilmek için hafif burulur ve burma haline getirilir. Burma halinde kola takılan kıl kirmen ile eğrilir. Kirmenlerde eğrilen kıllar ip haline gelir ve kirmen dolduğu zaman bir yumak olur. İki yumak birlikte çiftelenerek yeni bir yumak yapılır buna goşma denir. Goşma yapıldıktan sonra ip çıkrık adı verilen basit ahşap çarkta bükülür buna bükme denir. Bükülen ipler sömek şeklinde (yumurta şeklinde, söbü, orta kısmından uçlara doğru incelen oval yumak) çıkrığın iğinde (çubuk demir mil) bükülmüş ipleri kolay çözebilmek için elde sarılarak tekrar yumak haline getirilir. Kılların eğrilmesi ve bükülmesinden sonra dokuma tezgahının ön hazırlığı olan iplerin çözülmesi aşamasına gelinmiştir. Dokunacak çadırın boyuna göre yere iki kazık çakılır. Her kazığın başına bir kişi oturur ve bir kişi de iki kazık arasında mekik gibi gidip-gelerek ipi iki kazık arasında çözer, bu işe çözme denir. Kazıkların başında oturan kişi, çözülen iplerin tel tel düzgün açılması için tırlama yapar. Her bir ipe ilmek atmaya tırlama denir. Artık çözülen ipler/çözgü ıstarda dokunacak hale gelmiştir ve ıstarın üst topuna/bazasına hazırlanmış ipler ıtırlanır/bağlanır ve sonra ipler ıstarın üst topuna sarılır. Sarılan top, bir ucu yere gömülü olan ıstarın yan direklerindeki (ıstar kanadı/yan ağaç) yuvalarına yerleştirilir. İplerin üst toptaki (bazı) diğer ucu alt ıstar topuna/bazısına bağlanır, alt baza biraz döndürülür ve sabit durması için deliklerinden geçirilen kazıkla frenleme/sabitleme işi yapılır. Gücüleme yapılır, gücü ağacı yan ıstar kanadı üzerinde bulunan üçgen çentiklere oturtulur, eğri ağaç/burgu ağacı ile üst top döndürülerek gerdirme işleri yapılır ve çadırın kanatları dokunmaya ve kirkitleri vurulmaya başlanır. Bir çadır kanadını dokurken eni boyu ezbere bilinir. Kanat eninin kaç tin (her bir çözgü atkısı), kaç ilmek (bir çift tin) veya kaç el (2 ilmek, 2 çift) olacağı yılların tecrübesine göre aktarıla gelen bir bilgidir. Bir tereddüt oluşursa alınan örneğin ilmekleri sayılır.

Keçi kılından eğrilerek hazırlanan iplerin çözülmesinde, tezgâhta dokunmasında ve dokunan çulları dikme işlerinde kadın-erkek iş bölümü vardır. Eğrilerek hazırlanan ve bükülen ipler çözüldükten sonra ıstar adı verilen dokuma tezgahında, çul olarak adlandırılan kanatlar şeklinde dokunur. Kanatlar uzun kenarlarından birbirine özel dikiş yöntemiyle birleştirilerek çadırın üst kısmı/kubbesi oluşturulur. Her kanatın genişliği 65-100cm arasında değişmekle birlikte ortalama 75-85 cm seviyesindedir. Bir çadır en az beş, ortalama yedi ve nadiren dokuz ve daha fazla kanattan olabilir. Kanat sayısında kanadın genişliği de etkendir. Karahacılı yörük çadırı genelde üç direkli ve beş kanatlı olup, yaklaşık 4x5m ebatlarında düşünülebilir. 3 direkli bir çadır yaklaşık 5.2 ila 8.5m boyunda olabileceği gibi beş direkli bir çadır ise 10.5m boyunda olabilir ama boy uzadıkça ağırlıktan dolayı taşıma işi oldukça zorlaşır. Genelde çadırın taşınmasında develer kullanılır.

Kanatlar şeklinde dokunan çadır, uzun kenarlarından yan yana getirilerek, çadır ipi ve çuvaldız kullanılarak, özel dikim yöntemiyle birleştirilir. Kanat birleştirmelerinin düzgün olması için, kanatlar boyuna düzgün şekilde serilir ve baş taraflarında önceden hazırlanmış ağaç kazıklarla yere tutturulur. Kanatların dikilmesinden sonra çadırın iç tarafına, eşit aralıklarla 3 direğin konum noktalarından çadırı enlemesine dikey yönde bölecek şekilde kolanları (kuşakları) dikilir. Bu kolanlar yaklaşık 20cm genişliğinde ve uçlarına da çadırı gerdirmekte kullanılan bağ iplerini bağlamak için ellikler olur ve bu elliklere elçek denir. Elçeklere bağlanan ağaç kancalara bakara (çatal/makara) denir. Ağaçtan yapılan bu bakaralar kuşakların elliklerine sağlam bir şekilde bağlıdır, üç direkli bir çadırda 8 adet bakara olur. Çadır direkleri için ve çadıra temas noktalarında çadırın yırtılmasını önlemek amacıyla, kuşakların üzerine yaklaşık 25x35cm ebadında, dikdörtgen, ağaçtan oyulmuş, hafif dışa kavisli ve direk için yuvası olan çanak dikilir. Çadır direkleri (2.5m boyunda) çanaklar üzerindeki yuvasına oturtularak çadır ayağa kaldırılır. Çadırı ayakta tutan bu ağaçlara direk denir ve aynı istikamettedir. Elçekler, direkler ve çanaklar sağlam ağaçtan, genellikle pıynar veya ardıç ağacındandır. Yağışlı havalarda çadır üzerine gelen yağmurun çadır stillerine değmeden dışarı akması önemlidir. Bu amaçla çadırın ön ve arka taraflarına, 20-25cm eninde olan bu kuşaklardan birer tane dikilir, gevşek dokulu ve aşağı doğru sarkan püsküllü/saçaklı olan bu kuşaklara (kenar bandına/kolana) siyeç/siyek denir (ev veya damlardaki saçağın vazifesini görür). Çadırın yan duvarlarına, yaklaşık 125cm yüksekliğinde, keçi kılından dokunmuş çullar dolandırılır ve bu çullara sitil denir. Stiller çadıra göre biraz daha gevşek dokumadır, ön stil, art stil, baş ve ayak stili veya böğür stili gibi bulunduğu yere göre adlandırılır. Stiller boyuna eklenerek, aşağıdan yukarı kaldırılarak çadırın siyeçlerine ağaç çivilerle tutturulur. Stillerin birbirine ve siyeçlere tutturulmasında yaklaşık 20-25 cm uzunluğunda kullanılan bu ağaç çivilere sitil çöpü denir.

Üç direkli bir çadırda 8 bağ bulunur. Çadırı direkler üzerinde gerdirmek üzere kullanılan ve keçi kılından yapılan veya urgan olarak kullanılan ipe bağ denir. Yanlardaki iki adet bağa “böğür bağı”, öndeki bağa “ön bağ”, arkadaki bağa “arka bağ”, dört köşede yer alan bağlara “yan bağları/pinti bağları” denir. Veya başka bir adlandırma ile iki başta bulunan direklere “baş direk” ve direkleri karşılıklı tutan bağlara “baş bağ”, çadırın ortasındaki direğe “orta direk” ve direği karşılıklı tutan bağlara “orta bağ” ve baş direkleri iki baştan tutan bağlara “öğsüz bağ” denir. Öğsüz bağları tutan kazıkların sağlam olması için kazıklar çakıldıktan sonra iyice bastırılır. Bir çadırın öğsüz bağlarını çözmeden çadır yıkılmaz. Bir çadırı yıkarken önce stilleri sonra orta ve baş bağları çözülür, en son öğsüz bağları çözülerek çadır bir tarafa düzgün şekilde yıkılır, katlanır eşek veya genelde deveye yüklenir. Çadırlar genel hafif eğimli ve güney yamaçlara kurulur. Kurulduktan sonra çadırın etrafına, içeri yağmur girmemesi için, yaklaşık 10-15 cm derinliğinde bir ark kazılır ve su yönlendirilir. Çadırın, rüzgar ve soğuğa karşı korunması amacıyla iç çevresi, 60-70 cm yüksekliğinde, hasır otundan yapılmış bir hasır ile çevrilir. Kullanılan bu malzemeye dolama hasır denir. Dolama hasır yerine bazen kamış çit kullanılır. Kış mevsiminde soğuktan korunmak ve daha sıcak bir ortam sağlamak için dolama hasır veya kamış çitin üzerinde keçe de dolandırılır. Dolama hasır veya kamış çitleri yere sabitlemek ve dik durmalarını sağlamak için uzunca ağaç kazıklar kullanılır, bunlara söğen denir. Çadırın bağ iplerini yere bağlamak ve çadırı gerdirmek için kullanılan ağaçlara ise kazık denir. Kazıkların yere sağlam çakılması ve çıkmaması için üzerine taş/kaya konmasına bastırma denir. Taşın kazık üzerinden kaymaması için ise önce bir çalı ve çalının üzerine taş konur. Özellikle öğsüz bağları tutan kazıkların iyi bastırılması önemlidir.

İhtiyaca ve aile yapısına göre veya bir misafir için ayrı mekân oluşturmak için çadır ikiye bölünebilir. Bölme işinde araya ala çuvalları dizip üstüne bir kilim atarak veya sadece bir kilimle karşılıklı askılama yaparak, çadır iki gözlü/odalı bir mekân (odalık ve ev) haline getirilir.

Çadır içinde yatak, yorgan gibi ihtiyaçların konduğu, istif edildiği yere yüklük/yataklık denir. Yüklük, iki sıra dizilmiş taş veya ağaç üzerine konur, yüklük altına kilim/çul konur ve üzerine de bir kilim atılarak örtülür. Benzer şekilde çamaşır çuvallarının konduğu yere geysi/giysi yüklüğü denir. Yine aynı şekilde gıda malzemelerinin konduğu yere ise azıklık/erzaklık adı verilir. Kazan, haranı (tencere), helke (bakraç), çingil (küçük bakraç), leğen gibi kap-kacak konulan yere kaplık denir. Üç taşın çatılması veya üç ayaklı sancaktan (sacayağı, demirden üç ayaklı ocak altlığı) oluşan, ateşin yakıldığı, yerine göre etrafına oturularak ısınmanın yapıldığı, üstünde tüm yemek ve aş tencerelerinin kaynatıldığı yere ocaklık denir, yeri ön direk yanıdır. Her mekânın bir kapısı olduğu gibi kara çadır için de bir kapı veya eşik vardır, ocağın yanında ve çadırın sağ tarafında yer alır, bir çul ile kapatılır, kilidi yoktur ama destur ile giren herkese açıktır.

Yazan: Hasan Doğanay, 2024